Şah-ı Şehid-i Kerbela İmam Hüseyin şöyle anlatıyor:
“Müminlerin Emiri Ali, Peygamberin yanında olduğu sırada bir Yahudi gelerek: “Elifbâ harflerinin ne faydası var?” diye bir soru sordu. Allah Resulü, Hz. Ali’ye dönerek: Cevabını ver” dedi ve şu sözleri ekledi: “Allah’ım! Onu muvaffak et ve sağlam kıl.” Sonra Ali şöyle buyurdu:
“Yüce Allah’ın ismi olmayan hiçbir harf yoktur. Sonra şöyle devam etti:
“Elif (ا)”, Hay ve Kayyum olan Allah’tan başka ilah olmayan Allah’tır. “Be (ب)” yaratıkların yokluğundan sonra bâki kalmaktır. “Te (ت)” kullarının tövbesini kabul eden “Tevvab”tır. “Se (ث)” sabit varlıktır: “Allah, iman edenleri, dünya hayatında ve ahirette sapasağlam sözle ve sebat içinde kılar. Zalimleri de şaşırtıp saptırır; Allah dilediğini yapar.” (İbrahim, 27) “Cim (ج)” sena ve övgüsü yüce, isimleri mukaddes olandır. “Hâ (ح)” Hakk, diri ve halimdir. “Hî (خ)” kulların yaptıklarından haberdardır. “Dal (د)” Kıyamet günü mükâfat verendir (deyyandır). “Zel (ذ)” azamet ve ikram sahibidir (zul celali ve’l-ikram). “Ra (ر)” kullarına şefkatlidir (rauf). “Zel (ز)” ibadet edenlerin ziynet ve süsüdür. “Sin (س)” gören ve işitendir (semi ve basir). “Şın (ش)” mümin kullarının şükürlerinin karşılığını verendir. “Sad (ص)” vaat ve tehdidinde sadıktır. “Dad (ض)” fayda ve zarar verendir. “Tî (ط) temiz ve temizleyendir. “Zî (ظ)” zahir ve nişanelerini zahir edendir. “Ayn (ع)” kullarına âlimdir. “Gayn (غ)” yardım dileyen tüm yaratıklarının yardımına koşandır. “Fe (ف)” tohum ve çekirdeği yarandır. “Kâf (ق)” tüm yaratıklarına kadirdir. “Kef (ك)” O kâfi ve yeterlidir. Hiçbir şey O’nun dengi değildir. O, doğurmamıştır ve doğurulmamıştır. “Lam (ل)” kullarına lâtifdir. “Mim (م)” mülkün maliki ve sahibidir. “Nûn (ن)” ilâhî arşın nuruyla göklerin nurudur. “Vav (و)” birdir, tekdir, sameddir, doğurmamıştır ve doğurulmamıştır. “He (ه)”, yaratıklarının hidayetçisidir. “Lâmelif, Lâ (ﻻ)” tek ve ortağı olmayan Allah’tan başka ilah yoktur. “Ya (ى)” Allah’ın eli yaratıklarına açıktır.”
Sonra Allah Resulü şöyle buyurdu: “İşte bu yüce Allah’ın tüm yaratıklarına kendisi için razı olduğu sözdür.”
Bu açıklamalardan sonra soruyu soran Yahudi Müslüman oldu.” (1)
(1) Tevhid, Şeyh Saduk Muhammed İbn-i Ali Babuveyh Kummî, Çeviren: Zafer Aydaş,el-Mustafa Yayınları, s. 393-395.